TÜRK BORÇLAR KANUNU KAPSAMINDA HUKUKA UYGUNLUK SEBEPLERİ

Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, bir kimsenin yaptığı eylemden dolayı sorumlu tutulabilmesi için diğer şartlar ve ahlaka aykırı fiilden dolayı sorumluluk (Ahlaka aykırı fiilden dolayı sorumluluk hakkında detaylı bilgi için Lütfen Bkz.) haricinde, öncelikle hareketin hukuka aykırı olması gerekmektedir. Genel olarak hukuka aykırı fiil kavramıyla, meydana getirilen fiilin bütün hukuk sistemine aykırı olması ve hukuk tarafından korunmaması kast edilmektedir. Ancak meşru savunma, amirin emri gibi durumların varlığı halinde; hukuka aykırı olan fiil, bütün hukuk sistemi karşısında hukuka uygun hale gelmektedir. Bahsi geçirilen haller, Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 63. maddesinde “Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan bir fiil, zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmaz. Zarar görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar, zarar verenin davranışının haklı savunma niteliği taşıması, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin zamanında sağlanamayacak olması durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması veya zorunluluk hâllerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz.” şeklinde belirtilmektedir. Şimdi alıntılan hüküm içerisinde anılan hukuka uygunluk sebeplerini sırayla detaylandıralım:

  • İlk olarak bir kimsenin, başkasına zarar verirken kamu hukukunda veya özel hukukta yer alan bir yetkiye dayanması halinde meydana getirilen fiil hukuka aykırı değildir. Örneğin normal şartlarda konut dokunulmazlığını ihlal etmek Türk Ceza Kanunu kapsamında düzenlenen bir suçken; icra memurunun hacze gittiği evde kimsenin bulunmaması halinde, kapıyı zorla açtırarak içeri girmesi kamu hukukuna dayanan bir yetkinin kullanması olduğundan, icra memurunun eylemi hukuka uygun hale gelmektedir. Ayrıca velayet hakkına sahip olan kişinin; çocuğa zararlı bir şeyi, çocuğun elinden alması da Türk Medeni Kanun’dan kaynaklanan ve özel hukuka dayanan bir yetki olduğu için yapılan hareket hukuka aykırı değildir.
  • Kendisini veya bir başkasını; gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı kesin olan bir haksız saldıran korumak için haksız saldırıyı gerçekleştiren kişiye karşı ve o anki durum ve koşullara uygun olarak orantılı bir savunmada bulunanın hareketi de, meşru müdafaa başka bir deyişle haklı savunma kapsamına gireceğinden savunma yapan kişi hukuk düzenine karşı gelmemiş olacaktır. (Meşru savunma hakkında daha detaylı bilgi edinmek için Lütfen Bkz.)
  • Iztırar başka bir deyişle zorunluluk halindeyse meşru savunmaya benzer bir durum olmasına rağmen meşru savunmada bir saldırı söz konusuyken zorunluluk halinde, ortada kişinin kendisini veya bir başkasını ciddi oranda etkileyen bir tehlike vardır. Ayrıca meşru savunmada saldırının mutlaka bir insan kaynaklı olması gerekirken, zorunluluk halinde böyle bir gereklilik yoktur. Başka bir deyişle zorunluluk halinin şartlarından olan tehlike, insan davranışlarından kaynaklanabileceği gibi bir doğa olayından ya da hayvanın hareketinden de meydana gelebilmektedir meğerki kişinin kendisi tehlikeyi yaratmamış olsun. Ayrıca meşru savunmada verilen zararın; savunma yapan kişiden tazmini beklenmezken, zorunluluk halinde tehlike defedilirken üçüncü bir kişinin malına zarar verildiği için (Tehlikeyi defetmek için üçüncü bir kişinin beden bütünlüğüne karşı yapılan müdahaleler, zorunluluk hali kapsamına girmemektedir.) fedakarlığın denkleştirilmesi tazminatı (Bu denkleştirmenin tazminat niteliği tartışmalıdır.) gündeme gelmektedir. Eklemek gerekir ki tehlikeyi defetmek için müdahalede bulunan kişi; ödemek zorunda kaldığı fedakarlığın denkleştirilmesi tazminatını, -tehlikeyi yaratan etkenin bir insan olması halinde- tehlikeyi meydana getiren kişiye öngörülen süreler içerisinde rücu edebilmektedir.
  • Meydana getirilen bir fiili hukuka uygun hale getiren diğer bir nedense ihlalden daha üstün özel veya kamusal nitelikli bir yararın bulunmasıdır. Örneğin bir kişi hakkında yayınlanan haber; o kişi için ne kadar küçük düşürücü nitelikte olsa da, bu haberin yayınlanması kamu yararı bakımından önem taşıyorsa, burada üstün kamusal nitelikli yararın olduğu kabul edilir ve yapılan haber kişiliğe tecavüz kapsamına girmez.
  • Son olarak bazı durumlarda kişi, hakkını korumak için kuvvet kullanmak zorunda kalabilmektedir. Bu durum TBK m.64’te “Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre o sırada kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.” şeklinde hüküm altına alınmaktadır. Ancak burada, üçüncü kişilerin hakkını korumak için kuvvet kullanılamayacağının önemle belirtilmesi gerekmektedir.
  • Diğer bir hukuka uygunluk nedeni olan mağdurun rızası, detaylı olarak bir sonraki yazımızda ele alınacaktır.

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir