HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARINA KARŞI KANUN YARARINA BOZMA YOLUNA GİDİLEBİLİR Mİ?

Sanığa verilen cezanın, yine mahkeme tarafından belirtilen süre içerisinde sonuç doğurmaması ve bu süre içerisinde sanığın kasten suç işlememesi halinde cezanın ortadan kalkıp davanın düşmesine sağlayacak olan hukuki karara, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ismi verilmektedir. Önceki yazılarımızda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını; erteleme kararıyla birlikte karşılaştırmalı olarak detaylı bir şekilde açıkladığımızdan (Lütfen Bkz.), burada sadece başlıkta yönelttiğimiz soru üzerinde yoğunlaşacağız.

Ceza Muhakemeleri Kanunu (“CMK”) madde 309/1’e göre; istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen ancak bünyesinde hukuka aykırılıklar bulunduran hükümlerin bozulması için Adalet Bakanlığı tarafından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulması sonucu içerisinde hukuka aykırılık bulunan kararın bozulması yolu, kanun yararına bozma olarak nitelendirilmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı, istinaf ve temyiz yollarının kapalı olduğundan önceki yazılarımızda bahsetmiştik. Peki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı, Adalet Bakanlığı’nın başvurusu ile kanun yararına bozma yoluna gidilebilir mi?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, hüküm kurulduktan hemen sonra sonuç doğurmadığı, mahkemenin belirttiği süreç içerisinde sanığın eylemlerine göre sonucun doğumu belirlendiği için bu karara karşı kanun yarına bozma yoluna gidilip gitmeyeceği tartışma konusudur. Ancak kanun hükmünde de belirtildiği gibi kanun yararına bozma yoluna; istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen kararlar için gidileceğinden, kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı da bu yola gidilebileceği kanaatindeyiz. Bu kanaatimizle beraber önemle belirtmek gerekir ki; bu yola gidildiğinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararındaki hukuka aykırılıklar, esas (davanın içeriği) yönünden incelenmemektedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı inceleme, sadece usul (biçimsel) yönündendir. Başka bir deyişle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ilgili kararı ancak; denetim süresinin uygun verilip verilmediğini, karar verilirken hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının değerlendirilip değerlendirilmediği, suçun istisnai bir suç olup olmadığı, hükmedilen ceza miktarının hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına uygun olup olmadığı, hüküm kurulurken sanığın başka bir kasıtlı suç işleme durumunun değerlendirilip değerlendirilmediği hususları hakkında incelemeye yetkilidir.

Son olarak kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı için kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilmeyeceği hususunu desteklemesi adına, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun ilgili kararını alıntılamaktayız; Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2015/392 E., 2018/398 K.; “CMK’nın 231/5. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmayacağı hüküm altına alınmış ise de; sanığın belirli sürelerle denetime tabi tutulmasını öngörmesi, adli sicile işlenmese dahi kendisine mahsus bir sisteme kaydedilmesi, 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra ikinci kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel teşkil etmesi, yine müsadere, yargılama giderleri ve bu kapsamda vekâlet ücretinin sanığa yüklenmesi bakımından hukuki etkilerinin bulunması nedenleriyle bu karar, esasında kesin bir hükmün bir kısım hukuki sonuçlarını doğurmaktadır. Bu bağlamda temyiz ve istinaf kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların ülke sathında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceği kabul edilmelidir. Bu itibarla, Özel Dairenin Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden; Şanlıurfa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 03.06.2010 tarihli ve 1062-375 sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince, bozulmasına, bozma nedenine göre uygulama yapılarak, sanık hakkında aynı fiil nedeniyle sonradan açılan kamu davasının CMK’nın 223/7. maddesi uyarınca reddine, mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasına dair kararı isabetli olduğundan yerinde görülmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.” şeklinde hüküm kurmaktadır.

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir