BOŞANMA DAVASINDA TELEFON KAYITLARI DELİL OLARAK SUNULABİLİR Mİ?

Ülkemizde malum olunduğu üzere boşanma davalarında telefon kayıtları son derece önemli bir delil olarak taraflarca iddialarını ispat amacıyla davada ilk akla gelen delil olarak kullanılabilmektedir. Bu amaçla geçmişe dönük GSM operatörlerinin kayıtları istenebilmektedir. Hemen belirtelim, telefon arama kayıt ve dokümlerine ancak mahkeme kararı ile ulaşılabilmektedir.

Üzerinde çoğunlukla hatalı şekilde düşünülen ve bilinen bir diğer husus ise GSM operatörlerinin kayıtlarının konuşmanın içeriğini de içermesi bahsidir. Bu kesinlikle hatalı bir bilgidir. Bu yönde alınmış bir mahkeme kararı olmaksızın hiçbir konuşma içeriği operatörlerce tutulamaz. Söz konusu kayıtlar sadece sınırlı bilgi içerir; hangi tarihte, ne kadar süre konuşulduğunu, konuşulan kişinin numarasını ya da SMS yolu ile görüşülen kişinin numarası ve hangi saatte mesaj atıldığı, hangi baz istasyonundan sinyal alındığına dair bilgilerden öteye geçmeyen bu dokümler bile boşanma davalarında iddiayı ispatta son derece elverişli olmaktadır. GSM operatörleri sınırsız süreyle de kayıt tutmazlar, kayıtlar son 5 yıla ait olarak tutulur.

Günümüzde en yaygın kullanılan mesajlaşma uygulaması olan WhatsApp’tan bahsedecek olursak, gizlice eşin WhatsApp mesajlarının okunması, kaydedilmesi ve eş tarafında mahkemeye delil olarak sunulması; Türk Ceza Kanunu madde 132’deki “Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçu”nu oluşturacaktır.

Konuyla ilgili ilgi çekici bir karara yer vermek isteriz. Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2012/13117 E. 2012/14791 K. sayılı kararında,“…ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği anlaşılmakla;Aksi kanıtlanmayan savunma ve dosya içeriğine göre; eşi olan katılanın sadakatinden kuşkulanan ve aldatıldığını düşünen sanığın, katılanın kullandığı bilgisayara, temin ettiği monitör çoklayıcı ve VGA monitör kablosunu bağlayıp, üst katta bulunan kendisine ait boş daireye koyduğu başka bir bilgisayar monitöründen, katılanın kullanmakta olduğu bilgisayar ile bağlantı sağladıktan sonra, katılanın internet aracılığıyla yaptığı görüşmeleri gizlice takibe aldığı, 21.10.2006 günü, katılanın MSN yolu ile görüntülü görüşme yaptığını fark ederek, katılanın internet aracılığıyla yaptığı görüşmeyi izlemeye başladığı, bir ara katılanın erkek kardeşini çağırıp onunla, daha sonra yalnız başına görüşmeyi izlemeye devam ettiği, katılan ile katılanın iş yerinden tanıdığı bir erkek arkadaşının konuştuklarını, konuşma sırasında katılanın soyunarak, çıplak vaziyette karşısındakine cinsel içerikli sözler söyleyip, “sanal seks” tabir edilen ilişki içerisine girdiklerini gördüğü, ertesi sabah, cep telefonunun ses kaydetme fonksiyonunu açık bırakarak, odaya gizlice yerleştirdikten sonra, katılana bir önceki gece ile ilgili sorular sorup, isnatlarda bulunarak, katılanın konuya ilişkin verdiği cevapları ve aralarında geçen konuşmaları kaydettiği, ardından katılanın yaptığı görüntülü görüşmeden söz edip, cep telefonuna kaydetmiş olduğu konuşma içeriğini katılan aleyhine açtığı boşanma davasında mahkemeye delil olarak sunduğu iddiasına konu olayda; yapılan yargılama sonucunda, sanığın kastının bulunmaması nedeniyle atılı suçların yasal unsurları itibariyle oluşmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan…”demek suretiyle ani olarak gelişen ve bir daha delil etme olanağı bulunamayan bir durumda elde edilen bu tarz bir delilin hukuka uygun olduğunu belirtmiştir.

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir