SES KAYDININ DELİL OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ (I)

Gelişen ve yaygınlaşan teknolojik gelişmeler neticesinde bireylerin seslerinin kayıt altına alınması kolaylaşmış ve yaygınlaşmıştır. Bu nedenle ceza ve hukuk yargılaması ses kayıtları üzerinde durmaktadır. Ses kayıtlarının alınmasının ilk hedeflerinden biri; bu kayıtları ceza ve hukuk yargılamalarında kişilere karşı ispat aracı olarak kullanmaktır.

Ses kaydının alınması; kişisel verilerin haksız elde edilmesi neticesinde, Anayasal açıdan korunan özel hayatın gizliliği ilkesinin ihlali anlamına gelmektedir. Anayasal temel bir hak olan “Özel hayatın gizliliği hakkı”; kişinin kişisel verilerinin gizli kalması, başkası tarafından kullanılmaması ve kayıt altına alınmaması talep hakkını içerir.

Ses kaydının delil olarak değerlendirilmesi hususunda, hukuk ve ceza yargılamalarında istisnalar bulunmaktadır. 

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) m.189/2 “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınmaz.” düzenlemesi hukuka aykırı elde edilmiş ses kaydının delil olamayacağını apaçık kanuni düzenleme ile ortaya koymuştur. Bu temel kurala rağmen, Yargıtay’ın boşanma davaları hakkında istisna kararları bulunmaktadır. Bu istisna; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 20.10.2008 tarih ve E. 2007/17220 K. 2008/13614 sayılı kararında ise; “Sunulan delil, eşlerin birlikte yaşadıkları konutta, davalının bilgisi dışında koca tarafından hazırlanan bir sistemle elde edilmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu, ( CD )’deki ses kayıtlarının, orjinal olduğu, üzerinde ekleme, çıkarma, kesinti ve kopyalama bulunmadığı tesbit edilmiştir. Davalı-davacı, kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte, bu delilin özel hayatının gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır. (…), evlilik birliğinde eşlerin, evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur. ( TMK.m.185/3 ) Eşlerden birinin, bu alana ilişkin özel yaşamı, evlilikle biraraya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı, eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşamı alanıdır. Bu alanla ilgili de eşlerin tek tek özel yaşamlarının değil bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan evliliğin yasal yükümlülükler alanı , diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının, birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konutta, eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek , eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde bu suretle sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmayan davranışlarını tesbit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz” kararı ile ifade edilmiştir. 

Ceza yargılaması açısından ses kaydı; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (“CMK”) m.135’te düzenlenmiştir. CMK, ses kaydının alınması için hakim kararını aramakta ve hakim kararı olmaksızın elde edilmiş ses kaydını hukuka aykırı bulmaktadır. Yargıtay bazı kararlarında bu hükme de istisnalar getirmiştir.  Bu istisnalardan biri;  kişinin kendisine karşı suç işlendiğini düşünerek; henüz yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilerek soruşturmaya başlanmaması halinde, ses kaydı alabilmesi ve bunun yargılamada değerlendirilecek olmasıdır.

Ceza yargılamasında getirilen diğer istisnalara ilişkin yazımızı buradan (Bkz…) okuyabilirsiniz.                                                                                                                         

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir