DAVA AÇILMASININ MADDİ HUKUK YÖNÜNDEN SONUÇLARI

Davacının davasını açmasıyla gerek maddi hukuk gerekse de usul hukuku bakımından bir takım sonuçlar doğacaktır. Bu sonuçların ortaya çıkması için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesine gerek olmadığını da yeri gelmişken ifade edelim.

Davanın açılmasıyla maddi hukuk açısından ortaya çıkan sonuçların ilki zamanaşımının kesilmesidir. Zira 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 154. madde 2. fıkrası “Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı kesilir: … 2. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.” gereğince, davanın açılmasıyla birlikte davaya konu edilen hak bakımından zamanaşımı kesilecektir. Burada, dava konusu edilmeyen haklar için bir zamanaşımı kesilme etkisinin olmayacağını özellikle belirtmek isteriz. Müteselsil borçlarda zamanaşımı yazımız için lütfen (Bkz: …) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 20. maddesi uyarınca, dosyanın sonrasında görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi şartıyla, görevsiz veya yetkisiz mahkemede dava açılmış olması da zamanaşımını keser. Ancak anılan talebin ileri sürülmemesi halinde, görevsiz veya yetkisiz mahkemede verilen davanın açılmamış sayılması kararı gereğince, zamanaşımının kesilmesi mümkün olmaz.

İkinci olarak; hak düşürücü süreye tabi kılınmış davalarda da davanın açılmasıyla hak düşürücü süre korunur.

Üçüncü sonuç ise, davalının daha öncesinde temerrüde düşürülmemiş olması halinde, temerrüde düşmesidir. Ancak bu sonucun doğması için diğer iki sonuçtan farklı olarak, dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesi lazım gelmektedir. Nitekim, TBK 117. madde 1. fıkra “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.” hükmü bunu emretmektedir.

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir