TÜRK HUKUKUNDA İNANÇLI İŞLEMLER II

İnançlı işlem kavramından ve inançlı işlemlerin pratikte en sık karşılaşılan şekli olan; teminat amacıyla yapılan inançlı işlemlerden bir önceki yazımızda bahsetmiş (Lütfen bkz…), inançlı işlemlerin yöneldiği çok farklı amaçların bulunabileceğini belirtmiştik. Bu yazımızda, tarafları inançlı işlem yapmaya yönelten diğer amaç veya nedenlerden bahsedeceğiz.

Hukuki İşlemin Gerçek Tarafını Gizleme Amacıyla Yapılan İnançlı İşlemler

Kimi zaman kişiler, bir hukuki işlemi yerine getirirken, birtakım nedenlerle kendilerini gizlemek arzusunda olabilirler. Örneğin, borçlusuyla arasında kişisel bir ilişki olan ve bu ilişkinin zedelenmesini istemeyen kimse, alacağını bir başkasına devrederek tahsilatın gerçekleştirilmesini sağlayabilir. Alacak tahsil edildikten sonra, tarafların arasındaki inanç sözleşmesi gereğince, tahsil edilen bedelin asıl alacaklıya iade edilmesi gerekmektedir.

Mevcudu Azaltmak Amacıyla Yapılan İnançlı İşlemler

Borcundan dolayı takibe uğrama veya malvarlıklarının haczedilme riski bulunan kötü niyetli bazı borçlular, kimi zaman malvarlıklarını güvendikleri kişilere devretmek suretiyle çeşitli icra işlemlerinden kaçınmayı amaçlayabilmektedir. Bu gibi durumlarda, alacağın takibe uğraması tehlikesi ortadan kalktından sonra devralan kişi, inanç sözleşmesi gereğince, söz konusu malvarlıklarını devreden tarafa iade eder. Ancak bu halde, kanunun cevaz verdiği bir kavram olan inançlı işlem sonucunda, ortaya yine kanunen cevaz verilmemiş bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Bu da, söz konusu inançlı işlemin ‘muvazaa’ olarak değerlendirilmesine yol açacaktır (Muvazaa nedir?…). Önemle belirtelim ki, bu tür muvazaalı işlemler, hukuk düzeni tarafından, muvazaayı gerçekleştiren taraflar lehine korunmamaktadır.

Bazı Kanun Hükümlerinden Kaçınmak Amacıyla Yapılan İnançlı İşlemler

Bazı kanun hükümlerinin, istedikleri birtakım amaçlara ulaşmalarına engel teşkil ettiği durumlarda, bazen de kişiler bu kanun hükümlerinden kaçınmak amacıyla inançlı işlemlere başvurabilemektedirler. Bu duruma; yasa ve mevzuat uyarınca taşınmaz edinmesi yasak olan bir yabancının, taşınmazı yasak kapsamında olmayan bir kişi üzerinden edinmeyi amaçlaması ve bu doğrultuda bir inanç sözleşmesi yapması örnek olarak gösterilebilir. Bu halde, kişinin taşınmaz edinmesini yasaklayan düzenleme ortadan kalktığında, taşınmazın bu kişiye devredileceği kararlaştırılmaktadır.  

Bir Malın İdaresi Amacıyla Yapılan İnançlı İşlemler

Zaman, mekan, sağlık durumu gibi çok çeşitli nedenlerle, mallarını bizzat idare edemeyen kimseler, zaman zaman mallarını idare etmesi ve belirli bir sürenin sonunda kendisine tekrar iade etmesi amacıyla, güvendikleri kimselerle inanç sözleşmesi yapabilmektedirler. Bu ve benzeri inançlı işlemlerle de pratikte sıklıkla karşılaşılmaktadır.

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir