2017 tarihli ve 7063 sayılı Kanun ile 6502 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (“İİK”) 68. maddesinin birinci fıkrası değiştirilmiş olup tüketici hakem heyetine başvurulması zorunlu olan uyuşmazlıklar için tarafların İİK’daki haklarının saklı kalacağı ifade edilmiştir. Dolayısıyla getirilen bu düzenlemeyle, Yargıtay’ın bu değişiklikten önceki ilamsız takip yapılamayacağı yönündeki kararları bertaraf edilmiş olsa da itirazın iptali davasının tüketici hakem heyetlerinde görülüp görülmeyeceği hususu açıklığa kavuşturulmamıştır.
Tüketici hakem heyetlerinin hukuki niteliği süregelen dönemlerde tartışmalı olmuştur. Heyetler yargı fonksiyonunu yerine getirseler de mahkeme olarak kabul edilmezler. Bu hususta Anayasa Mahkemesi’nin 2007 tarih 2007/53 E., 2007/61 K. sayılı kararında “…Tüketici Sorunları Hakem Heyeti ise, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun`un değişik 22. maddesine göre, illerde Sanayi ve Ticaret İl Müdürü veya görevlendireceği bir memur, ilçelerde kaymakam veya görevlendireceği bir memur başkanlığında, belediye, baro, ticaret ve sanayi odası ile esnaf ve sanatkar odası ve tüketici örgütlerinden seçilerek görevlendirilecek beş kişiden oluşmaktadır. Buna göre, Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri, yargı organlarının ve mensuplarının Anayasa`da belirtilen niteliklerine sahip değildirler. Bu nedenlerle başvuran Tüketici Sorunları Hakem Heyeti “mahkeme“ niteliği taşımadığından, itirazın başvuranın yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir…” denmek suretiyle tüketici hakem heyetlerinin hukuki niteliği açıkça ortaya konmuştur.
İİK m.67 “ Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” hükmüyle itirazın iptali davasını düzenlemiştir. Görüldüğü üzere madde lafzında açıkça itirazın iptali davasının mahkemede açılması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Doktrinde bazı müelliflerce mahkeme kavramının dar anlamda yorumlanmaması gerektiği nedeniyle eleştirilse de yukarıda açıklandığı üzere Anayasa Mahkemesi ve birçok yargı kararında tüketici hakem heyetlerinin mahkeme vasfını haiz olmaması, dolayısıyla da itirazın iptali davasının heyetlerde açılamayacağı benimsenmiştir. Aşağıda konuyla ilgili Yargıtay kararının bir kısmını sizlerle paylaşmaktayız:
“…Bir diğer konu ise itirazın iptali davalarının tüketici hakem heyetlerinde görülüp karara bağlanıp bağlanamayacağı sorunudur. Bunun için bu kurumun düzenlendiği yasa maddelerinin incelenmesi gerekir. Hemen belirtilmelidir ki itirazın iptali davası, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunun 67. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan Kanunun 67. maddesine göre; takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Maddede geçen “mahkeme” deyimi itirazın iptali davalarında görev alanını daraltmıştır. Nitekim Yargıtay H.G.K. 14.10.2010 tarih ve 2010/7-184 ve 2010/214 Sayılı oybirliği ile aldığı kararında itirazın iptali davalarının idare Mahkemelerinde görülmesi yolunu kapatmıştır. Yasadaki bu açık hüküm sebebiyle itirazın iptali ancak mahkemeden istenebilir. Görüldüğü üzere 6502 Sayılı Kanunun hakem heyetlerine zorunlu başvuruyu düzenleyen kanun hükmü ve Kanunun genel amacı gözetildiğinde THH’lerini sadece uyuşmazlığın değeri açısından bir sınırlamaya tabi tutmayıp diğer kanunlardaki düzenlemelerle karşılaştırıldığında dava çeşidi açısından da sınırlamaya tabi tuttuğu kabul edilmelidir. İtirazın iptaline dair istem hakkında karar verme yetkisi mahkemede olduğuna ve tüketici hakem heyetinin mahkeme niteliğinde olmadığına göre tüketici hakem heyeti itirazın iptali olarak önüne gelen olayları alacak şeklinde karara bağlamak ve kendilerine yapılan başvuruları her halükarda kabul etmek zorundadır…” (Yargıtay 13. HD. 18.03.2015, 4623/8731)
Hukuk Desteği
iletisim: [email protected]