Dolandıncılık fiilinden söz edebilmek için hileli davranışlarla gerçek bir kişinin aldatılmış olması gerekmektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun dolandırıcılık suçunu düzenleyen 157. maddesinin gerekçesi de hilenin anlaşılabilirliğini kolaylaştırmak amacıyla: “…Hile, icrai bir davranışla gerçekleştirilebileceği gibi, karşı tarafın içine düştüğü hatadan, bir konuda yanlış bilgi sahibi olmasından yararlanarak da, yani ihmali davranışla da, gerçekleştirilebilir. Ancak, bu durumda kişinin, hataya düşen karşı tarafı bilgilendirmek konusunda yükümlülüğünün olması gerekir. Hataya düşen kişi ile hukuki ilişkide bulunulan durumlarda böyle bir yükümlülük vardır.” demiştir.
Söylemek gerekir ki; dolandırıcılık suçunda mağduru aldatmaya yönelik her türlü hareket “hile” kavramı içerisinde düşünülebilir. Güven ilişkisi içinde güveni ortadan kaldırmaya sebep olan ve belirli bir ağırlık ve yoğunluk barındıran yalan da hile kavramı içinde değerlendirilmelidir ancak; soyut olan yalan hile teşkil etmeyecektir.
Hile olgusunun anlaşılabilmesi için birkaç Yargıtay kararı paylaşmak isteriz:
Yargıtay 11. Ceza Dairesi.nin 2006/144 esas, 2006/5115 kararında; “…Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için failin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olma, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır… “
Yargıtay CGK., 27.04.2004, 6-85/104 sayılı ilamında “Hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, yanılgıya düşüren düzen, dolap, oyun, entrika vb. her türlü eylemdir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir… Ancak sadece yalan söylemek dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir… o halde dolandırıcılık suçunun ıınsurunu oluşturan hile ve desiseyi şu şekilde tanımlamak mümkündür. Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarfedilen sözlerin doğruluğunu kııvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir. Böylece dolandırılanın iradesi fesada uğratılmakta, sakatlanmaktadır” denilmiştir.
Kanun; salt hileli davranışların gerçekleştirilmesini yeterli bulmamış, hileli davranışlarla mağdurun aldatılmasını da aramıştır. Esasen mağdurun hileli davranışlar sonucu normal şartlarda vermeyeceği birtakım kararları vermesi ya da yapmayacağı işlemleri yapmasına dair hataya düşmesi, suçun oluşması için aranmaktadır.
Hukuk Desteği