TEŞEBBÜS

Ceza Hukukunda haksız eylemlerin hangi unsurları barındırdığında suç teşkil edeceğinden ve yaptırımlarından daha önceki yazımızda bahsetmiştik. Hayatın olağan akışına bakarak sadece tamamlanmış eylemlerin suç oluşturduğunu düşünsek de kanun koyucu, teşebbüs dahi olsa her türlü suça girişimi önlemek amacıyla, suça kalkışma durumunu da Türk Ceza Kanunu (“TCK”) kapsamında çeşitli yaptırımlara bağlamaktadır. Bu yaptırımlar suçun tamamlanmış halinden farklı olsa da TCK m.35’te, “Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Teşebbüs halinde kalan tamamlanmamış suç, tamamlanmış suça göre daha az yaptırıma tabidir.

Teşebbüs hali; kasten işlenecek suçun icrasına karar verip, teşebbüste bulunacak kişinin iradesi dışındaki nedenlerden dolayı suçun tamamlanamamasıdır. Suçun tamamlanmaması; neticenin gerçekleşmemesi ya da icra hareketinin yarıda kalması sonucunda, iki şekilde gerçekleşebilmektedir. Örneğin A kişisi B’ye silahını doğrultmuşken üçüncü bir kişi gelip silahı A’nın elinden alırsa, bu hareketin tamamlanmaması; A, doğrulttuğu silahını ateşlediğinde B’nin hızla kendini kenara atıp mermilerin hedefinden kurtulması, neticenin gerçekleşmemesi olur. Örneğimize devam etmek gerekirse; A, B’nin koluna kurşunu isabet ettirdikten sonra A, tam tekrar ateş edecekken üçüncü bir kişi gelip silahın yönünü değiştirirse; burada A insan yaralamaktan değil, insan öldürmeye teşebbüsten cezalandırılır. İnsan öldürmeye teşebbüsün daha net anlaşılması adına, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin ilgili kararını alıntılamaktayız; Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 24.04.2001 T., 2020/2481 E., 2021/7725 K.; “Olay günü ayrı yaşayan ve boşanma davası devam eden, daha önce de mağduru tehdit eden sanığın, yolda yürüyen mağduru yakalayarak 4 tanesi batına ve göğüse nafiz olup pnömotoraksa, mide ve barsak yaralanmalarına, hayati tehlike geçirmesine neden olan diğerleri hafif nitelikte toplam sekiz bıçak darbesi ile öldürmeye teşebbüs ettiği anlaşılan olayda; 1- Sanığın süregelen sorumsuzluk, darp, tehdit gibi eylemlerinin süreci başlatan ilk haksız nitelikteki hareketler olduğu, dolayısıyla ilk haksız hareketin sanıktan geldiği ve mağdurun bu eylemlere karşı olay sırasında veya öncesinde karşılıklı olarak hakaret ettiği kabul edilse bile, haksız tahrikte dengenin sanık lehine bozulmadığı nazara alınarak sanık hakkında yasal koşulları oluşmayan TCK’nin 29. maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığının gözetilmemesi, 2- Sanığın mağdura yönelik nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs eylemi nedeniyle meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı gözetildiğinde, daha vahim hallerin varlığı da düşünülerek 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası öngören TCK’nin 35. maddesi uyarınca vasati seviyelerin üzerinde ve fakat üst sınırdan bir miktar uzaklaşılarak cezalandırılması yeterli iken, üst sınıra çok yakın olacak şekilde bir cezaya hükmedilmesi, bozma nedenidir” şeklinde hüküm kurmuştur.

Son olarak; kasten insan öldürmeye teşebbüsle kasten yaralamaya teşebbüs arasındaki farkın da iyi idrak edilmesi gerekmektedir. Eylemin bu iki kavramdan hangisine isnat edileceği; mağdurla fail arasındaki husumete, mağdurun vücudunda bulunan yaraların konumlarına, yaralama aletine, failin mağdura uyguladığı darbeler ve bu darbelerin şiddetine, failin eylemine kendi iradesiyle mi yoksa başka nedenlerden dolayı mı sona erdirdiğine göre belirlenmektedir. Kasten insan yaralamaya teşebbüse de, bir örnek teşkil etmesi ve açıklık getirmesi adına, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin kararını alıntılamaktayız; Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 06.04.2021 T., 2021/4941 E., 2021/6246 K.; “Sanık … hakkında mağdur …‘a yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hükmün incelenmesinde; oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık …‘in elinde bulundurduğu tabanca ile mağdur …‘yı sağ ayak bileğinden sol tibia ve fibula kırığına neden olacak şekilde yaraladığı olayda; Sanığın hedef gözetme imkanı varken mağdur …‘nın ayaklarına doğru ateş etmesi, meydana gelen yaralamanın boyutu, eylemine engel bir hal ile son verdiğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı bir delilin bulunmaması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde; sanığın eylemi ile ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu, bu nedenle silahla kasten yaralama suçundan hüküm kurulması yerine yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması, bozma nedenidir.” şeklinde karar vermiştir.

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir