RESMİ BELGENİN DÜZENLENMESİNDE YALAN BEYAN SUÇU

Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu, Türk Ceza Kanunu’nun (“TCK”) Kamu Güvenine Karşı Suçlar kısmında madde 206’da “Bir resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Suç, bir kişinin bir resmi belgeyi düzenleme yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunması ile oluşmaktadır. Suç sözlü ya da yazılı beyanla işlenebilen bir suçtur. İlgili suçun oluşabilmesi için resmi belgenin, belgeyi düzenlemeye yetkili olan bir kamu görevlisi tarafından düzenlenmesi gerekmektedir. Aksi durumda suç oluşmayacaktır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/153 sayılı kararında “Hukuk düzeni, belli bir belgenin düzenlenmesi esnasında bireye doğru açıklamalarda bulunma yükümü yükletmekte, düzenlenecek belgeye önem vermektedir. Kişi, kendi beyanıyla, sahte bir resmi belgenin düzenlenmesine neden olmak hakkına sahip değildir. Belge, bireyin doğru beyanda bulunmaması dolayısıyla gerçeğe aykırı olunca ortada bir belgede sahtecilik eylemi bulunur. Eylem, resmi belgelerin gerçeği yansıttığı ve sahteciliğe konu olmayacağı hususundaki güveni zedelediğinden, bu nedenle suçla korunan hukuki değer kamu güvenidir.” suçla korunan hukuki değeri ortaya koymuştur.

Yargıtay Ceza Genel Kurul kararından da anlaşıldığı üzere kişi resmi bir belge düzenlenirken gerçeği söylemek zorundadır. Kişinin beyanının doğruluğu esas alınmaktadır. Kamu görevlisi kişinin beyanının doğruluğunu araştırma zorunluluğu altında kalmamalıdır. Ancak aksi bir durumda, eğer kamu görevlisinin kişinin beyanını araştırması gerektiği bir durum söz konusu olursa ve beyanın gerçek olmadığı tespit edilirse, bu halde kişinin beyanı esas alınamayacağı için TCK madde 206’daki suç oluşmayacaktır. Ayrıca suçun oluşması için yalnızca kişinin kamu görevlisine yalan beyanda bulunması yeterli olmayıp kamu görevlisinin bu yalan beyanla bir resmi belgeyi düzenlemesi gerekmektedir.

Suç uzlaşmaya tabi bir suç değildir. Ayrıca, şikayete bağlı suçlar arasında da yer almamaktadır.

Konu ile ilgili Yargıtay kararlarını sizlerle paylaşmak isteriz.                                                       

“Sanığın şüphe üzerine yakalandığında …‘a ait kimlik bilgileri bulunan kendi fotoğrafı yapıştırılmış nüfus cüzdanını polis memurlarına ibraz ederek kendisini bu isimle tanıtmak suretiyle kullandığı gözetildiğinde sanığın eyleminin kül halinde resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu, tüm soruşturma evrakının da sanığın gerçek ismine göre düzenlendiğine göre ayrıca memura yalan beyanda bulunmak suçunun unsurlarının bulunmadığı halde, bu suçtan beraatine karar verilmesi gerekirken mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır.” (Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2017/1518 K.)

“19.08.2009 tarihli “yakalama tutanağı” başlıklı belge ve tüm dosya içeriğine göre; başka bir olay nedeniyle Mersin 4. Sulh Ceza Mahkemesince verilen arama kararına istinaden, sanığın ikametgahına gidildiğinde, yapılan üst aramasında sanığın ağabeyi Naif’e ait kimlik belgesinin ele geçirilmesinden ibaret olayda, sanığın ağabeyine ait kimlik belgesini ibraz etmediği gibi ağabeyi ya da bir başkasına ait kimlik bilgilerini de kullanarak bir tutanak düzenlenmesine sebebiyet vermediği, tüm tutanakların sanığın gerçek ismiyle düzenlendiği, dolayısıyla yüklenen resmi belgenin düzenlenmesi sırasında memura yalan beyanda bulunmak suçunun unsurları itibariyle oluşmamıştır.” (Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2014/17131 K.)

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir